Kendimi anlatırken
PDF Yazdır e-Posta

Zaman Gazetesi / Yorum –

Herkül Millas

Kimliğimin huzuru

Herkül Millas   -   23.11.2010

7-19 Kasım 2010 tarihleri arasında ABD'de üç üniversitede, Arizona (Tucson Üniversitesi), New Mexico (Albuquerque Ün.) ve Rhode Island (Brown Ün.), birer (birinde iki) konuşma yapmak üzere davetliydim.

Oralarda olduğumu duyan "Zaman okuyucuları" -aslında Teksas'ta faal olan "Raindrop, Turkish House" mensupları- beni son anda Houston'a da davet ettiler. Böylece toplam beş konuşma etti. Eşimle güzel günler yaşadık, çok hoş insanlar tanıdık, bedensel bir yorgunluk hissetmekle birlikte dinlenmiş ve güç kazanmış olarak Atina'ya döndük.

Benden Türk-Yunan ilişkileri konusunda konuşmam istenmişti. Ben de her iki ülkede milli kimliğin karşılıklı olarak nasıl oluştuğu konusunda konuştum, milli önyargıları, stereotip yaratan bağnaz eğitimi, görmezlikten gelinen ve reddedilen ortak kültürü, zaaflarımızın nasıl bilincinde olmadığımızı anlattım. Üzücü şeyler bunlar, ama komik de. Arada güldük ağlanacak halimize-insanlığın hallerine.

Bu konular açıldığında, herhalde tuttuğum "takım" açıkça belli olmadığından olacak, soru cevap süresinde bana hep "sen nesin?", "nasıl hissediyorsun?", "kendini nasıl tanımlıyorsun?" gibi sorular yöneltildiğinden bu kez önceden hazırlıklıydım. Dinleyicilerime verdiğim yanıtı burada da tekrarlayayım, merak edenleriniz olabilir. Yanıtım şöyle olmuştur:

Beni şaşırtan ve ilginç gelen, "nesin" sorusuna zaman içinde farklı yanıtlar vermiş olmuş olmam. Bu çeşitlilik yanıtlarımın beni tam olarak tatmin etmemiş olmasından olsa gerek. Çocuk yaşta İstanbul'da kendimi "Rum" bilirdim. Bu benim seçtiğim bir kimlik değildi, geniş çevrenin benim için yakışık bulduğu etiketti. Genç yaşta Türk solu içinde kendimi bir Türkiye yurttaşı olarak gördüm. Geniş çevre içinde bana inanan pek çıkmazdı ama 1960'ların TİP'i içinde bu kimlikle rahattım. Türk-Yunan ilişkilerinin benim ilgi alanım olduğu 1970'li yıllarda kendimi yarı yarıya Türk ve Yunan olarak görmeye kalkıştım ama bu "yarı" olma durumu bana çok sakat geldi; tam bir Türk ve tam bir Yunan demeyi denedim. Her iki ülkede de tam entegre olmuş bir vatandaş anlamındaydı bu kimlik. Ama sonra bazı Türklere ve bazı Yunanlılara bakıp ne dediklerini dinlerken "benim bunlarla ne ilişkim olabilir ki!" deyip ben ne o ne de ötekinden olabilirim, bu kimliklerden bütünüyle uzağım dedim -içimden tabii.

Bu arada, özellikle kamuya açık toplantılarda bana hep sorarlardı, "sen nesin?" diye. Onlardan mısın, bizden misin anlamındaydı soru ve bunu anlamadan rahat edemezlerdi. Ankara'da Siyasal Bilgiler'de bir konuşmama başlamadan önce (1990'lı yıllardı) beni dinleyicilere tanıtan dostum ve hocam Sina Akşin'e, "Sen nesin diye sorduklarında müdahale etme, ben cevap vereyim." demiştim, bana şaşkın bakmıştı. Daha konuşmama başlamadan hocalardan biri ayağa kalkıp o zor soruyu bana yöneltince Sina hocam daha da şaşırdı. 'Soracaklarını nasıl bildin?' diye sormuştu toplantıdan sonra. Bu kez de 'Yunan kökenli Türk' demiştim yanlış hatırlamıyorsam. Bir TV programında malum (melun!) soruyu soran Reha Muhtar'a "Azınlık üyelerine bu tür sorular sormak yakışık değildir, hatta ayıptır, onları zor durumda bırakıyorsunuz." demiştim. Yale Üniversitesi'nde bir Türk-Yunan panelinde (1999 yılıydı) salonun en arkalarında oturan Emre Kongar aynı soruyu bağırdı. O gün de, "Ben azınlık üyesiyim, kendimi nasıl belirlediğim hiç önemli değil, bizlerin kimliğini nasıl olsa başkaları belirliyor, siz beni nasıl görüyorsanız aynen öyleyim." demiştim. (Bu hâlâ beğendiğim bir cevap olmuştur).

Bir ara yakın dostum da olan Yunanlı bir emekli diplomat bana "nasıl hissettiğimi" sordu. Anlamazlığa getirip teşekkür ettim, çok iyi hissettiğimi söyledim. Yok, yanlış anlamıştım, milli açıdan nasıl hissettiğimi sorduğunu açıkladı. Ha, dedim, bakın, sık sık Yunanlı hissederim kendimi, ama böyle hissedince çok sıkılıyorum, dedim. Ağzı hafif açık, bakakaldı. Anladı mı ne dediğimi pek emin değilim.

Bunca deneyimden sonra Amerika'da hazırlıklıydım. Bütün bu yanıtlarımı anlattım ve sonra bu yılki yanıtımı verdim (ilerde ne derim bilemem tabii!): Bu soru milliyetçi bir sorudur. Bir varsayıma dayanır. İnsanlar ille de belli milli bir kimlik taşıyacak, ya bizden olacak ya da Öteki. Oysa hayat, toplumlar ve insanlar çok renklidir, çeşitlilik esastır. Bu soru yanlış bir sorudur. Düşünün dedim, bir Türk Almanya'da bir Alman kadınla evleniyor, bir çocukları oluyor; aile dengeliyse mutlu büyüyor çocuk. Ta ki babasının köyüne gider ve büyükbabası "sen nesin?" diye sorar. Çocuk kimi reddedeceğini bilemediğinden bunalıma girer. Soru aşılmaz bir sorun yaratır. Ne annesini ne de babasını Öteki olarak göremez. Ve aynı anda görür ki dedesi onu tam da bu yüzden dışlamaktadır. Yanlış sorular açmazlar yaratır demek istiyorum.

İnsanın pek çok kimliği vardır. Ben aynı anda erkeğim, babayım, solda veya sağdayım, yani ideolojik bir kimliğim vardır, bir parti kimliğim olabilir, mühendis veya sosyal bilimci sayabilirim kendimi, bir dinî cemaatin üyesi olabilirim, futbol takımım yenilince yemek yiyemeyenlerden olabilirim. Neden "nesin?" sorusunun cevabı milli kimlik olsun ki! Anlatmaya çalıştım: Çünkü milli dönemi yasıyoruz. Günümüzde dünyanın en hızlı adamını milli bir bayrağa bürünmezse olimpiyatlarda koşturmazlar, milli pasaport taşımayan sınırları geçemez, milli bir kimliği öne çıkarmazsanız size hain veya kuşkulu insan bile diyebilirler. Şimdilik böyle bir dönemdeyiz.

Oysa kimliği kültürel bir zenginlik olarak görmek isteyenler olabilir. Bugünün toplumları çok yanlı kültür zenginliğini duymak istemiyor. Hayali (uyduruk da diyebiliriz) bir kimlik yaratarak huzuru arıyorlar. Arada İstanbullu olduğumu "hissederim". Ama bu kimlik zaman ve dar mekânla, bir mahalle ile sınırlı: 1960'ların bir semtinedir bağımlılığım. Kuşun yuvasına, kedinin evine, solucanın toprak deliğine duyduğu eğilim gibi bir şey. Bu ne bayraklarla, ne marşlarla, ne zaferlerle ve hele ne kıvanç ve gururla ilişkilidir. Özlemli bir huzurdur yine de.

Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir

 

Your are currently browsing this site with Internet Explorer 6 (IE6).

Your current web browser must be updated to version 7 of Internet Explorer (IE7) to take advantage of all of template's capabilities.

Why should I upgrade to Internet Explorer 7? Microsoft has redesigned Internet Explorer from the ground up, with better security, new capabilities, and a whole new interface. Many changes resulted from the feedback of millions of users who tested prerelease versions of the new browser. The most compelling reason to upgrade is the improved security. The Internet of today is not the Internet of five years ago. There are dangers that simply didn't exist back in 2001, when Internet Explorer 6 was released to the world. Internet Explorer 7 makes surfing the web fundamentally safer by offering greater protection against viruses, spyware, and other online risks.

Get free downloads for Internet Explorer 7, including recommended updates as they become available. To download Internet Explorer 7 in the language of your choice, please visit the Internet Explorer 7 worldwide page.