‘Vatan tehlikedeyse…’
PDF Yazdır e-Posta

‘Vatan tehlikedeyse…’ | Herkül Millas

Ahval, 31 Aralık 2018

"… gerisi teferruattır” sözü çok tartışıldı. Önce birileri bu sözü çok doğru buldu, kimileri bir adım daha atıp bunu Atatürk söylemiştir dedi, kimileri de Atatürk söylememiştir ama çok doğru laftır görüşünde ısrarcı oldu.

Bu sözün veya aynı anlamda kullanılan “vatan söz konusuysa…” sözünün milliyetçi ve zararlı olduğunu savunanlar ise bu söyleme karşı çıktı: Bu tür gerekçelerin temel hak ve özgürlüklerin kısılması için ortaya atılan bir bahane olduğunu savundu.

Nedenler değil de sonuçlar eleştirilince bu tür anlamsız tartışmalar doğabilir. Vatan (yani ülke) tehlikedeyse pek çok temel ilke tabii ki ikincil olur. Bu bütün dünyada öyledir, Türkiye’de de. Buna sıkıyönetim (eskiden, örfi idare) durumu denir. Daha hafifine olağanüstü hal denir. İngilizceleri “martial law” ve “state of emergency”.

Böyle bir durumu gerekli kılan, ülke çapında karşılaşılan büyük doğal felaketlerdir, savaş hali ve hele yabancı güçlerce işgal altında kalma tehlikesidir. O zaman bazı hak ve özgürlükler kısıtlanabilir, özel mahkemeler devreye girebilir. Bu anayasaya ve yasalara karşı bir önlem değildir, meşru yasal seçeneklerden biridir.

Dolayısıyla tartışılacak konu “vatan tehlikedeyse gerisi teferruattır” sözü değildir. Tartışılması gereken konu, vatanın gerçekten hayati bir tehlike altında olup olmadığıdır.

“Sözü” tartışmak, konuyu saptırmaktır. Söz aslında doğrudur, özel durumlar özel önlemler gerektirir. Bunun derecesi, kapsamı, süresi tartışılabilir, hatta mutlaka tartışılmalıdır. Ama sözün kendisi bütün dünyada kabul edilen bir ilkenin ifadesidir. Asıl soru, tekrar edeyim, ülkenin gerçek bir tehdit altında olup olmadığıdır.

Bu soru çok önemli çünkü pek çok ülkede, baskıcı rejimler bu “tehlike” ve “önce vatan” söylemini bir bahaneye dönüştürmüştür. Bu alanda “sabıkalı” ülkeler ve rejimler vardır.

Çin, Mısır, İran, Pakistan ve Türkiye gibi ülkeler daha büyük sıklıkla bu “tehlike” söylemini kullanmışlardır. Sonuç,  vatanın daha iyi savunulması olmamıştır, vatandaşın sorunlar yaşaması olmuştur.

Türkiye’de ilginç – ve çok rahatsızlık verici – bir durum yaşanmaktadır. İktidar güçleri “beka sorunu yaşıyoruz” ve “vatan tehlikededir” söylemiyle bu “tehlikeyi” abartarak bir olağan dışı durumun yaşandığını sürekli duyurmaktadır. Bu “iktidara” MHP de dahil edilebilir. Ama ana muhalefet de, yani CHP de,  bu tehlike değirmenine su taşımaktadır.

İktidar, tehlike olarak Kürt sorununu, terörü, özellikle FETÖ’yu ve “dış güçleri ve karanlık odakları”, hemen hemen bütün komşu ülkeleri gösterirken, muhalefet de emperyalizmi, Sevr’i yeniden gündeme getirmek isteyenleri göstermektedir.

Büyük Orta Doğu Projesi, Yahudi saldırganlığı, Soros ve genel olarak iç ve dış düşmanlar, hainler, ajanlar söylemi siyasi dünyanın günlük konuşmalarında egemendir.

Kadim “tek dişi kalmış canavar” Batı dünyası de temel düşman olarak gündemdedir: AB, ABD, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi batılı kurum ve güçler tehdittir ve vatan tehlikededir! Dolayısıyla öteki konular – örneğin kişilerin hukuki hakları – ikincildir.  Bu muhakeme doğrudur, ama eğer tehdit gerçekten gerçekse!

Oysa komplo teorileri ülke içinde egemen ve sıradandır. Böyle bir ortamda, “vatan tehlikededir” algısı da egemen olacaktır. Ve toplumsal gerilim, kutuplaşma da artık şaşırtıcı olmuyor. Dikkat edilirse “ülke tehlikede” demek yerinde “vatan” kelimesi de kullanılıyor. Çünkü bu kelime ayrıca milli duygulara seslenen bir mesajdır.

Paranoyayı besleyen bu tür fobiler egemen kılındıkça doğal olarak “olağan dışı” durum ve buna uygun önlemler de meşruiyet kazanmakta. Kısacası, bir yanda “vatan tehlikedeyse gerisi teferruattır” sözünü ve buna paralel uygulamaları eleştirip, öte yanda çeşitli milli “tehlike senaryolarını” gündeme getirmek büyük ve acı bir çelişkidir.

Bu fobili, hatta paranoya durumu süregeldikçe, yani ülkenin büyük ve acil bir tehlike altında olduğu görüşü aşılmadıkça, toplumsal hayat normale dönmeyecektir. Çünkü hem iktidar bu bahaneyi kullanarak keyfi ve baskıcı olamaya devam edecektir, hem de seçmen bu gidişi normal, en azından kaçınılmaz, hatta gerekli sayacaktır.

İktidarın “tehlike iklimini” beslemesi anlaşılırdır: seçmeni etrafında kenetlemek ve pratiğini haklı ve gerekli göstermek. Ya muhalefet? Emperyalizm tehlikesi, küreselleşme kıskacı, ülkeyi bölmek isteyen Batı, işbirlikçi ajanlar, vatanı her yandan kuşatan düşmanlar, bölücüler, intikam peşinde koşan teröristler, her yanda beliren Türk düşmanları, dinimize kutsalımıza hakaret eden “ötekiler”, topraklarımıza göz dikenler söylemini analiz gibi algılayanlar ve bu söylemi geliştirenler “… gerisi teferruattır” sözüne hangi mantıkla karşı çıkmakta?

Kurtuluş savaşı veriliyorsa genel seferberlik gerekir, başkomutanın kişiliğinde birlik sağlanır, huzur ise savaştan sonraya kalır!

Aslında bu paranoya ile “… teferruattır” sözü tam bir uyum içindedir. İkisi bir arada bulunur ve bir arada bulunduğu için de toplumun büyük bir kesimi için de anlaşılır sayılır. Yabancı ve “öteki” düşmanlığı temel hak ve özgürlükleri ikincil kılmakta. Ve iktidar ile ana muhalefet bu ortamı “iç ve dış düşmanlar” söylemiyle sürekli yeniden üretmektedirler.

Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur sözü bir bakıma doğrudur. Çünkü bu, bütün milletler için geçerlidir. Milliyetçi paradigma böyledir: Milletler yalnızlık içindedirler, her biri kendi başınadır ve kendi milli çıkarını gözetir. Türkiye de hangi milletlerin dostudur ki?

“Milli çıkarlarımız” söz konusu olduğunda gerisi teferruat değil midir?

Ama bu durum, her millet yalnız düşmanlarla karşı karşıyadır anlamında değildir.  İttifaklar da vardır, tarafsızlar da vardır, karşılıklı anlaşmalar da vardır. Dünya yalnız biz ve düşmanlardan oluşmuyor, siyah-beyaz değildir.

Çözüm korkuların aşılmasındadır. Savaş meydanı olarak algılanan bir ortamda demokrasinin ve insan haklarının sırası pek gelmiyor. Milliyetçiliğin ötekileştirici ve şeytanlaştırıcı etkisi egemen oldukça ne yazık ki bazı değerler de teferruata dönüşüyor.


Yeni yılda, 2019 da, iç ve dış düşman algınızın dengeli olmasını dilerim. 

 

Your are currently browsing this site with Internet Explorer 6 (IE6).

Your current web browser must be updated to version 7 of Internet Explorer (IE7) to take advantage of all of template's capabilities.

Why should I upgrade to Internet Explorer 7? Microsoft has redesigned Internet Explorer from the ground up, with better security, new capabilities, and a whole new interface. Many changes resulted from the feedback of millions of users who tested prerelease versions of the new browser. The most compelling reason to upgrade is the improved security. The Internet of today is not the Internet of five years ago. There are dangers that simply didn't exist back in 2001, when Internet Explorer 6 was released to the world. Internet Explorer 7 makes surfing the web fundamentally safer by offering greater protection against viruses, spyware, and other online risks.

Get free downloads for Internet Explorer 7, including recommended updates as they become available. To download Internet Explorer 7 in the language of your choice, please visit the Internet Explorer 7 worldwide page.